Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

Gebelikte Ağız ve Diş Sağlığı

Gebelik, spermin ovuma penetre olmasıyla başlayıp, yaklaşık 280 günlük süreyi takip eden dönemdir. Menstruasyonların kesilmesi, hamileliğin ilk belirtisidir. 18. gebelik haftasından sonra hekim fetal hareketler saptar, transvaginal ultrasonografi ile altıncı gebelik haftasından sonra fetal kalp hareketleri saptanır. Beşinci gebelik haftasından sonra gebelik kesesi yedinci gebelik haftasından sonra da gebelik kesesi içinde fetusa ait ekolar izlenir. 12. haftadan sonra uterus pelvis dışında palpe edilir. Pelvik organlarda damarlanma artışına bağlı olarak mukozada renk değişikliği oluşur. Serviks yumuşamıştır. Hastaların bazılarında gebelik ile birlikte, bulantı, kusma, memelerde dolgunluk ve hassasiyet, ciltte pigmentasyon artışı, sık idrara çıkma görülebilir.

Ciltteki pigmentasyon gebelik maskesi olarak adlandırılır ve sarımsı-kahverengi lekeler ile ortaya çıkar. Gebelik endokrin, kardiyovasküler, hematolojik ve solunum sistemini etkileyen özel bir dönemdir. Gebelik sırasında, plasentadan östrojen, progesteron ve koryonik gonadotropin olarak aktif hormon salgılanır. Östrojen, glandüler dokuları çoğaltarak, laktasyona hazırlık yapar. Ayrıca gebeliğin son dönemlerinde uterusun genişlemesine ve pelvik ligamanların gevşemesine neden olur. Progesteron, korpus luteum ve plasentadan salgılanır, endometriumu etkiler, laktasyona hazırlık yapar ve uterusun spontan kontraksiyonlarını azaltır. Koryonik gonadotropin, korpus luteumun normal involusyonunu önler.

Gebelik, üç trimestere ayrılır. Her bir trimestr üç ayı kapsar. İlk trimestr, spontan abortuslar yönünden risklidir. Nedeni anlaşılamamakla birlikte, stress, enfeksiyon özellikle tedavi edilmemiş kronik üriner enfeksiyonlar sorumlu tutulmakla beraber, fetustaki anomalilerinde düşük nedeni olabileceği bilinmektedir. İlaç kullanımı yönünden de en riskli dönemdir. Çünkü plasenta, ilaçların pasif diffüzyonla geçişine müsait olduğu için, fetüste teratojenik etki görülmesi yüksektir. Birinci trimestrenin bitiminden sonra, 4. ay ile birlikte organogenezisin büyük bir bölümü tamamlanmaktadır. Gebelikte zorunlu tedavilerin endo0dontik ve cerrahi uygulamaların ikinci trimesterde yapılması daha uygundur.

Üçüncü trimester, diş tedavileri açısından riskli bir dönemdir, çünkü bu dönemde annenin psikolojisi değişmiş olabilir, anksiyete durumu yükselebilir, bel ağrısı, dispne, bacaklarda kramplar gibi fiziki koşullarda zorlanmış olabilir. Preeklampsi ve eklampsi tablosu olaya eklenebilir. Malign hipertansiyonla birlikte, ensefalopati, koma hali gelişebilir. Bu durumda gebelik sonlandırılır. Gebelikte, annede kardiak output ve bazal metabolizmada artış, oksijen gereksinimi ve respirasyon oranının artmasına neden olmaktadır. Taşikardi ve üfürüm rastlanan fizyolojik bulgulardır. Aldesteron ve ostrojene bağlı olarak dokularda fazla sıvı tutulumunun sonucunda eritrosit yapımı hızlanır. Fetus hematopoezi için anne %60 oranında daha fazla demire gereksinim duymakta ve yeterli demiri almayan annelerde anemi tablosu görülmektedir.Ailesinde genetik hastalığı olan ve 30 yaşın üzerinde olan gebelikte, ikinci trimestrenin başnda amniosentez yapılarak, anomali oup olmadığı kontrol edilmelidir.


Gebelikte ağız kavitesindeki değişlikler

Gebelikte ağızda görülen değişiklikler, artan damarlaşma ve doku metabolizmasında değişikliklere bağlı olarak gelişen peridontal dokuların lokal faktörlere aşırı derecede yanıt vermesiyle ilişkilidir. Gebe kadınlarda, "gebelik gingivitisi" adı verilen durum, aslında gebelik öncesinde dişetlerinde mevcut inflamasyonun şiddetlenmesi sonucu oluşmaktadır. Sık olarak alt ve üst ön dişler bölgesi, özellikle marjinal dişeti ve papiller etkilenir. Yüzey parlaktır, yumuşak frajil bir görüntüyle birlikte kanamaya eğilim fazladır. Gebelik tümörü ise, marjinal dişetine göre daha hassas papillerde gelişen tümör benzeri kitle olarak bilinir.

Neoplazma değildir, pyojenik granülom, fibrohemanjiom veya anjiogranülosum olarak da adlandırılır. Lezyon gebelik sırasında alınırsa, nüks edebilir. İşlem görmeyen lezyonlar ise, doğumdan sonra küçülebilmektedir.

Artmış östrojen miktarının; kronik irritasyonlara karşı olan yanıtı, vasküler proliferasyonu artırarak yaptığı bilinmektedir. Bu nedenle gebelik tümörünün etyolojisinde, kronik irritasyonun yanında, artmış hormonlarda rol oynar. Gebelik tümörü oklüzyonda sorun yaratmıyorsa, üzeri ülsere olmamışsa ağrısızdır. Ancak üzeri ülsere olmuşsa, vaskülarize lezyon olduğundan dolayı kanamaya eğilim gösterebilir.



Gebelikte, fetus üzerinde oluşabilecek teratojenik etki dolayısı ile ilaç kullanımı önemlidir. İlaçlar, fetüste oluşturdukları risk oranlarına göre A, B, C, D ve X olmak üzere 5 bölüme ayrılmıştır. A grubundaki ilaçlar,

gebeliğin her döneminde kullanılan, hem insan, hem de fetüste hiçbir risk oluşturmayan en güvenli ilaç grubudur. Ancak bu grubun dişhekimliğinde kullanılan alanı yoktur. Bu grubundaki ilaçlar, hayvanlarda riskli olduğu görülmesine karşın, insanda güvenli sonuç veren ilaçlardır. Hayvan ve insan deneylerinde güvenli sonuç aralığı olmayan ilaçlar ise C kategorisine girmektedir. D ve X grubundaki ilaçlar insanlarda gebelikte kesinlikle kullanımı kontrendike olan ilaçlardır. Streptomisin, tetrasiklin ve kloramfenikol kesinlikle gebelikte kullanımı kontrendikedir. Tetrasiklin gebeliğin 4. ayından sonra verildiğinde diş taslaklarında, kemiklerde şellat oluşumuna neden olarak, hipoplazi yaratmaktadırlar. Gebeliğin son aylarında kullanımı ise sürekli dişleri etkilemektedir. Streptomisin, fetusta 8. kafa çiftinde hasar oluşturmaktadır. Kloramfenikol gri bebek sendromu olarak bilinen protein sentezinde bozukluğa yol açmaktadır.



B grubunda olan penisilinler, gram pozitiflerin oluşturduğu infeksiyonlarda kullanılan ilaçlardır. Fetus üzerinde olumsuz etkisi yoktur. Yarı sentetik penisilin türevleri içinde bu olay söz konusudur. Gebe annede lokalize enfeksiyonlarda amoksisilin, yaygın enfeksiyonlarda ise amoksisilin+klavulanik asit kullanılır. Eritromisinin plasenta geçişi zayıftır, ancak penisilin allerjisi olanlarda bağırsak kaplamalı eritromisin önerilebilinir.



Parasetamol, gebelikte yaygın olarak kullanılan analjezik ve antienflamatuar ajanlar olarak bilinir. Aspirin teratojenik etkiye sahip değidir, ancak gebelikte kullanımının eksik kilolu bebeklerin doğmasına neden olduğu bildirilmektedir. Doğum sırasında kanamanın arttığı ve bebeklerde intrakranyal kanama riskini artırdığı belirtilmektedir. Gebelerde lokal anestezi için lidokain kullanımı uygun bir seçimdir.



Gebelikte, özellikle birinci trimesterde, fetusun X ışınlarından etkilenme riski fazla olduğundan, mutlaka radyografi gerekliyse kurşun önlük giydirilmelidir. Üçüncü trimesterde, hastaya supine pozisyonda diş tedavisi uygulanmamalıdır, çünkü fetus Vena Cava inferiora baskı yaparak hipotansiyon, solgunluk, taşikardi ile görülen Vena Cava inferior sendromuna neden olur. Bu durumda hasta dik pozisyona getirilip, sol yanına yatırıldığında bu semptomlar ortadan kalkar. Gebelerde diş tedavisi sırasında en önemli olay, stresi en az indirerek kısa seanslarla yapılan tedavilerdir. Dişhekimi mutlaka gebe hastasını oral hijyen konusunda eğitim vererek bilgilendirilmeli ve periodik olarak kontrolleregelmesi gerektiğini vurgulamalıdır.



Prof. Dr. İlknur Özcan


Kategoriler

- hastalıklar - Şifalı Bitkiler - bitkilerin faydaları - Beslenme - kanser - tedavi - Gıda - şifa - kalp ve damar hastalıkları - sigara - belirtiler - kadın - çocuk - işitme kaybı - Diyet - hafıza - su - masaj - Vücudumuzu Tanıyalım - alerji - kulak - teşhis - sağlık haberleri - Diş Sağlığı - Beden dili - Depresyon - hastalık - Evlilik - Göz Sağlığı - ağız - bulaşıcı hastalıklar - gebelik - burun - sağlık - kulak ağrısı - orta kulak - Diğer Hastalıklar - Cinsellik - diş - bademcik - ağrı - şifa kaynağı - dikkat - Alkol - enfeksiyon - iç kulak - kilo vermek - diş çürüğü - kulak çınlaması - baş dönmesi

MollaCami.Com